3

/
0 Comments

Bir yerlerdeyim. Kiminde koşuşturuyorum, kiminde sakin eşya toparlıyorum. Bir telefon geliyor ya da bir haber... Gelinliğini al gel diye... Eee nasıl yani diyorum. Düğünün var diyorlar. Eşim yanımda hepsinde, dönüyorum, aaa nasıl yaa daha düğün mü var, iki tane yaptık ya diyorum. O da bana, elinden birşey gelmeyeceği ifadesi ile, naapalım, insanları üzmeyelim, hem bitçek gitçek kıvamında birşey söylüyor. Ben aa yeter ama, bir düğün daha çekemeyeceğim diye isyan ediyorum - İsyan ettiğime pek memnun oluyorum. Ama gene de tıpış tıpış gelinliğimi toparlıyor, gitmeye hazırlanıyorum. Bir keresinde 3. düğünüm bari kilisede olsun, kilisede hiç yapmamıştık dedim. Arkadaşım Kat'ı nedimem yaparım dedim. Ee yeter ama dedim. Bu nasıl iş, 3 düğün mü olurmuş dedim...

Bu tuhaf paragraf balayımızdan sonraki haftalarda gördüğüm ve bir hafta içinde 3 kez, farklı şekillerde tekrarlanan ama ruh hali ve teması aynı olan rüyalarımı anlatıyor. Sizi bilmem ama ben bu rüya fırtınasını çok matrak buldum! Yani hadi bir gördüm, üzerinde düşündüm; iki gördüm hmm dedim; üç gördüm artık ben buna gülmeyeyim de ne yapayım, bilinçaltım bari kilisede nikah yapaydın da hiçbir şeyden mahrum kalmayaydın kuzuummm diyerek resmen benimle dalga geçiyor diye pek bi keyiflendim. Düğünlerin yoruculuğu ve sıkıcılığının bir şekilde çıkmasını bekliyordum, bilinçaltımı gene ve gene çok sağlıklı bir tepki verdiği için alnından dudaklarından öptüm. Nitekim anlatırken bile gülünecek bir tortu bıraktığı için de bu rüya işine pek keyiflendim.

Fotoğraf Paris Centre Pompidou'daki bir..bir... Ne olduğunu tarif edemeyeceğim bir odadan :) Modern sanatlar merkezi olan ve aslen mimarisiyle şaşırtan bu binanın bir katında, böyle bir odaya girmiş bulunduk. Kimse yok içerde. Garip, melodisi belirsiz karmaşık bir piyano sesi geliyor fondan. Bu garip heykelimsi oluşum da, yerden 3 metre falan yüksekte o ahşap duvarın üzerinde duruyor. Altında gezinebiliyorsunuz. Fakat o burun var ya... O burun arkadaşlar, 4 metre en az ileri uzanıyor. Hakkaten devasa birşey. Ben burnu yandan çekemedim, çünkü ya bu sanat değilse ve rezil olursam endişesi taşıyordum ahahaha :DD Ama tabii içeri girer girmez, artistik ama ufacık odadaki bu orantısız sanat aman pardon burun ve müziğin saçmasapanlığı beni pırt ettirdi. Yani pııııırrrtttt diyerekten birden gülmeye başladım :) Zaten modern sanat düşkünü değiliz, Centre Pompidou'nun acayip binasını görmüşüz ve önündeki meydanda performans yapan sokak sanatçıları bize yetmiş. Haydi hızla bir içeri bakalım dediğimiz ve nereden başlayacağımızı bilememenin, yönsüz kalmanın ve foşur foşur sanata akan halkların arasında kuzu gibi yalnız hissetmenin hüznüyle bu odaya dalmıştık, vallahi de bana yetti. Dedim hadi gidip ucuz şarap, et ve crème brûlée yiyebileceğimiz, garsonlarının hiçbiri İngilizce konuşamayan ama güzel servis yapan bir yere gidelim, ki alışveriş için enerjimiz olsun :)

Hepinize iyi haftasonları, iyi eğlenceler!


You may also like

Hiç yorum yok:

İzleyiciler