Bişey yazamiciim. Sadece geri dönmek istiyorum. Çocukken olduğu gibi; elime ananemin yaptığı ekmeğin kabuğunu almak ve bir köşede oturup geleni geçeni izlerken onu kemirmek istiyorum. Rüzgar essin ve üzerimizden şehir aceleciliğini alıp götürsün istiyorum.

Mükemmel bişey... Gün batımına yakın cenneti bulduğumu düşündüm. Ayrılamadım. Kulaklarınızı daha fazla duymak için iyice açıp, kuş seslerinden başka bir ses duyamadığınıza şaşırdınız mı hiç? Sonra tanıdıklarla sokakta çekirdek çitledik. Güneş hala batmamıştı, inanılmaz. Ve rakı sofrası. Cenneti bırakmak için daha iyi ancak birkaç tane daha sebep yazabilirim sizlere.


  • Öğleden sonra açan güneş,
  • 94.5 Rock Fm'in süper gaz şarkıları,
  • Hızla kod yazmak zorunda olmak,
  • Test aktarımı telaşesi
arasında bana sevdiceğimi hatırlatan bu şarkıyı sizlerle paylaşmak isterim.

Lise 2 yazıydı. Üniversite sınavına hazırlanıyordum. O yaz çok sıcaktı. Sıcakta bu kaseti teypte öyle çok dinlerdim ki; kasetin bantı artık esneyip uzamıştı :) Hep bir aşk şarkısı gibi gelmişti bana bu şarkı, hala da öyle gelir. Rahat, kafaya pek çok şeyi takmayan, ona buna takılmayan, iki ahbap çavuşun aşkı sanki.. "Laid back" işte. Bulamadım güzel çevirisini. Tiplerin de kafalar oldukça kıyak tabii :)

Şimdi eşimin de benim de en sevdiğimiz gruplardan olan Therapy?'nin bu güzide eserini sizlere sunuyorum. Böyle bir aşk hayal eden pek olur mu bilmiyorum ama işte benim genç kızlık hayalim buydu :)

Not: Eğer yarın hava güzel olursa, akşam 5'ten sonra Kuledibi'nden İstanbul'a şöyle bir bakış atmayı planlıyorum. Şanslıyım, toplantı için ofis dışındayım.


Let me try on your dress
It turns me on when we're a mess
Something's kickin' in
I smell the summer on your skin
I'm sick of being down
We're coming up so let's go out
We won't live forever now
So let's make the most of it somehow
Your body is loose - And you're going down
Your body is loose - You're going down
Your body is loose - And you're going down
Today
I don't care where you're from
Whatever planet you think you're on
Cos you're my space cadet
I'll go anywhere with you
Yeah
Maybe you're still lonely
but I love you you're my best friend
We look like sister and brother
According to all our friends
Your body is loose - And you're going down
Your body is loose - You're going down
Your body is loose - And you're going down
Today
There's no guns firing now
Big yellow cranes hold up the clouds
And this season's changed me
I've fallen into a different skin
We make quite a pair
And we look stupid and we don't care
We need no explanation
Just keep on taking the happy pills(!)
Today
Your body is loose - And you're going down
Your body is loose - You're going down
Your body is loose - And you're going down
today
Let me try on your dress
Birisi, hayatınıza karışmaması gereken birisi sırf "Yapma" ya da "Aaa ama olur muuu" dediği için bir şeyi şiddetle yapma isteği duydunuz mu hiç... Daha önceden çok iyi tartmadığınız, henüz karar da vermediğiniz niyet de etmediğiniz bir şeye tutkuyla sarılmanıza sebep oldu mu hiç birileri...

Bir süredir kafamda dönen taşınma ihtimalini işte böyle bir grup eleştiri sayesinde 3 dakikada gerçekleşebilecek bir resme dönüştürdüm. Yer, bütçe, zaman... Hepsi oturdu. Adrenalin zihni açar derler ama öyle gerçekçi ve olabilir görünüyor ki şu an her şey gözümde, taşınmamamız saçmalık gibi...

Tabii hepsi ince iplerle birbirine bağlı fazla hızlı yapılmış bir planın parçası olduğundan, biri tutmadığında diğerleri ne olur bilemiyorum. Zaten belki de tepkisel olarak duyduğum bu istek, bekleyip sakinleşsem ve kendimi dinlesem kalmayacak da.

Ama insanın hayatına da karışılmasın. Yolu ben çekiyorum, uykusuz ben kalıyorum, şehirde ben helak oluyorum. Sonra da bu hallerimin dinlenmesi ve anlayış gösterilmesi yerine "Aa nasıl yani" tepkisi verilince işte böyle gaza geliyorum. Dakkasında :)
Blogumun çok önemli bir eksiği vardı uzun zamandır. Kafamda evirip çevirip de konumlandıramadığım. En sonunda zihnimden geçtiği gibi yayınlamaya karar verdim.

Bilen bilir, müzik hayatımın önemli bir parçasıdır. Fazla iyi bir dinleyici oldum yıllar yılı. Çalmak ve söylemek ise hep hayallerde kaldı. Şimdi sizinle işin bu kısmını paylaşacağım; gün içinde aklımdan müzik dinlerken geçen en saf düşünceyi: Keşke burasını çalabilseydim' i... Ya da keşke burasını söyleyen ben olsaydım'ı...

Muhtemelen bu konu yine benden başka kimsenin ilgisini çekmeyecektir ancak ben bunu öyle sık düşünüyorum ki; artık yazılması gerekiyordu.(Belki de artık gerçekten çalmayı denemem gerekiyor) Şarkılarla veya müzisyenle ilgili tek tük laflarız yanında da, eğlenceli olur.

Aslında çok iddialı bir şarkı seçebilirdim; ama gecenin sessizliğine bu uygun düştü. Tori Amos malumunuz, arı kraliçe. Kendisi birkaç sene önce ciddi bir kişilik bölünmesi yaşadı ve evdeki Anne Tori'yi evde bırakıp; içinden çıkan sanatçı, savaşçı, yaralı, tutkulu kadınları serbest bıraktı. Bu kadınlar ortalıkta farklı farklı peruklarla gezmeye başladılar, kıyafetleri uçuk kendileri cüretkardı. Sonra bu kadınlara nasıl başardıysa şarkılar söyletti, hatta bazılarıyla düet yaptı. Ortaya American Doll Posse albümü çıktı. Albüm tanıtım fotosunda Tori, Amerikalı bir banliyo kadını gibi giyinmiş asfaltın ortasında duruyordu, sağ elinde İncil tutarken sol elinde 'Shame' yazıyor ve bacağının iç kısmından kan sızıyordu.

Neyse fazla uzatmayalım, ablalar asileştikçe tepemize çıkarlar (iyi anlamda). Biz de bayıla bayıla dinleriz (belki aynı şarkıyı üstüste 8 defa?) Tori Amos da bu ablalardandır. Bir şarkısının ufacık en basit piyano solosunu bile çalamadığım halde, şarkılarını baştan sona çalabildiğimi hayal ederim.

Kaç yaz önceydi bilmiyorum. Olimpostaydım, yalnız tatil yapıyordum. Denizden dönüyordum yorgun ama inanılmaz mutlu. Kolumun altına sıkışmış bir havlu, ayaklarımı tozuta tozuta, Huckleberry Fin yürüyüşü hani... Kafamı kaldırdım, hani toprak yol biter de artık Türkmen'in oralarda mıcır başlar, dağların orada bir dönüşü vardır. Kafamı kaldırdım, dağlarla göz göze geldim, tam o sırada bu şarkı girdi kulaklıktan. Kulübemin yolunu falan nasıl buldum hatırlamıyorum, sanırım o andan sonrasını uçarak tamamladım..

"Beauty Of Speed"i sırf bu an ve girişinde piyano ile çalınan aksak melodi için seçtim; ve davuldan gelen sert vuruşlar. Ah o melodiyi çalabilmek için neler vermezdim. Ve aşağıda yapıştırdığım sözleri için. Tatilim bittiğinde koşa koşa İstanbul'a döndüm ilk kez. Sabah eve vardım, biraz uyukladım, öğlen evden çıktım ve gece Tori Amos'u festivalde bu şarkıyı söylerken canlı dinledim :)



"Smacked up side of the head
with the harsh of daylight
So simple last evening
The beauty of speed
Afraid we've been changin'
in a way I wasn't lovin'
Feel those colors changing
the beauty of speed
I'm comin' back for more
out of a black and white world
Past a shooting star
the beauty of speed
See the colors changing"

* Yazının başlığını sonradan değiştirdim. Umarım yarın hava şarkıma eşlik edecek güzellikte olur!

İzleyiciler