Sonisphere Gün 1

/
1 Comments
* İşten erken çıkamadık. Stone Sour, Pentagram ve Alice in Chains'ın yarısı kaçtı.

* 3'ten sonra ofiste heyecandan oturamadım. Paso Ekşi Sözlükte içeri girenlerin yorumlarını okudum. Cumaları dolu olan Taksim servisine erken binip yer kapabilmek için ofisten 10 dakika erken çıktım. Ofiste üstümüzü değiştirdik, serviste şirketten konsere gelen kafa tiplerle sohbet edip eski konserleri yadettik.

* Stone Sour hakkaten kaçtı ya. Bir daha nereden denk gelecekler de burada konser verecekler...

* Alice in Chains'i Taksim'den aşağıya bir yandan hızlı yürür bir yandan elimizdeki tostları tıkınırken duymaya başlayınca bende nabız iki katına çıktı.

* Hmmm Alice in Chains... Aslında Layne Staley'den sonra (2002'de uyuşturucudan öldü) yeni vokale sarmadığımı söyleyebilirim. Ama festivl ortamına ısındık. Biralar gelsin, arkadaşlarla selamlaşılsın.

* Alice in Chains bitti... Sırada Rammstein var. Ve 1 saat boşluk.

* Rammstein için sahne kuruluyor. Yurtdışındaki sahne şovlarının kaçta kaçını burada yapmaya cesaret edeceklerini düşünüp duruyorum. Ne de olsa, pörnögrafi çizgisini pek seviyorlar. Sahne siyah bir örtü ile kapalı, gizem artmış durumda. Hava kararıyor. Beklendiği gibi yağmur yok.

* Yeni açık tribünde olduğumuz için yerleşim ya da kalabalıkla ilgili anlatacağım birşey yok. Yerimizde paşa paşa oturup, itişenleri izliyoruz. Saha içi için yaşlıyım ama bundan sonraki konserde bunu tekrar değerlendireceğim :)

* Motörhead tşörtüm süper. Ama siyah makyaj konusunda hamlamışız. Elektrik mavisi ojelerimi sürmeyi çok düşündüm bir gece önce, ve fekat tabii ki üşendim. Ofiste havalı olurdum gerçi...

* Dürbünümüz var. Süper bişey. Sahneyi herbir yeri görebiliyoruz. Ayrıca yarım dürbün gibi, tek göz için olduğundan kendimi Jack Sparrow gibi hissediyorum.

* Rammstein çıkıyor. Siyah perde hala kapalıyken vokal ve müzik hafiften başladı. Saha içinde çok fazla cep telefonu ile kayıt yapan var, uzaktan ateş böceği gibi çoklar. Saha içinde olsaydım beni sinir, hayır hayır deli ederdi. Bundan uzak olduğum için memnunum.

* Rammstein hala çıkıyor. Birden siyah perde düştü. Altından sahneyi hala tamamıyla kapatan dev, arkadaşlar DEV bir Alman bayrağı çıktı. Herkes herkes kudurdu, hepimiz çok gaza gelmiş durumdayız. Neden bilmiyorum! :)

* Bayrak da indi. Ateşler ve patlamalarla. Sanırım Rammstein herşeyiyle gelmiş İstanbul'a :)

* Bu sırada Alman arkadaşımız Kat'i bol bol anıyoruz. Buraya yazamayacağım bir esprisi sebebiyle... Off bu espriyi asla unutmamalıyım :DD

* Yukarda anlattığım girişi izlemek isteyenler buraya bakabilirler. Hayır, ben çekmedim. Girişten sonrasına tahammül etmeye uğraşmayın, ses kötü.

* Bayrağı toplayıp götüren minik adamcıklar var. Yani eğildikleri için pek minikler. Çok organize :)

* Yine Almanca öğrenmiş olmayı istiyorum. Rammstein'ı çok dinlemedim, ama çok çok iyiler. Ondan ayrı olarak, sahnede devamlı bir haltlar oluyor. Arkası dev ve ürkütücü bir fabrikayı andıran çok katlı bir stage kurmuşlar. Her yerden devamlı alevler patlıyor, fişekler uçuşuyor, solist elinde alev makinası ile orayı burayı yakıyor. Her şarkıda savaş çıkıyor sanki; dumanlar, dumanların arasından sızan spot ışıklarıyla ürkütücü güzellikte. Gülüyoruz eğleniyoruz.

* Sahneye -sahte- bir seyirci fırladı. Solist de (Till) onu alev makinası ile bir güzel yaktı. Dublör tamamıyla alevler içinde oraya buraya kaçıştıktan sonra, bir kenarda söndürüldü.

* Klavyeci (Flake) çok acayip bir adam. Demin Till ile kavga ettiler, Till onu koca pis bir küvetin içine koyup 5 metre yükseğe çıkarak - uçarak diyeyim - üzerine yanan bir sıvı döküp tutuşturdu. Flake küvetin içinde yandı, bitti, kül oldu. Sonra küvetten içeri atıldığında üzerinde olan siyah cübbe yerine yıldızlar gibi parlayan bir kıyafetle çıktı. Klavyesinin başına döndüğünde, artık onun için zemin yerine bir yürüyüş bandı vardı.

* Flake artık klavyesini yürüyerek, çoğunlukla koşarak çalıyor. Bant üzerinde. Manyak bu adam...

* Sahneden fırlatılan havai fişekler üzerimize doğru gelirken, ses kulelerinin orada başka havai fişekleri tutuşturup çok güzel bir görüntü oluşturdular. Hep gülüyoruz. Sanırım biraz da sarhoşum.

* Adını yazmasam iyi olacak şarkıyı çalıyorlar. Till bacaklarının arasına devasa bir hmmm... pembe bir... İşte ondan aldı. Tüm VIP'leri "köpüğe" buladı. Herkes yine kudurdu. Bayrakta yaşadığımız kudurmayı da bu şekilde açıkladım sanırım, "bu ne cüret" hissi insanı dellendiren. Devamında "Muhahahahaha iyi ki yapmışlar" oluyorsun.

* Düşünüyorum da, Metallica'yı Kreator'u Dio'yu (rahmetlik) ve daha pek çok grubu canlı izleyebilmiş biri olarak düşünüyorum da... Böyle bişey yok!!! "Paramızın hakkını daha ilk gecede verdiler, gerisi beleş yıh yıh" şeklinde bir laf geçiyor kafamdan.

* Sahneden indiler. Aslında kısaydı ama, değdi hakkaten. Ve inmeden önce, grubun sahnenin önüne gelip herkesin önünde saygıyla eğilmesi neydi o öyle. Bu hallerinden çok etkilendim. Seyirciye şovla gerçek hayatın çizgisini nerede çektiklerini gösterdiler, seyirciye nasıl gerçek bir çeşit saygı duyduklarını gösterdiler - Zira konser boyunca küfür, dayak ve sembolik olarak yakılmaktan kurtulamamıştık.

* Uzun bir haftasonuna güzel başladık. Eski günlerdeki gibi herşey...


You may also like

1 yorum:

marieantonia dedi ki...

Bir türlü konsantre olup da gitmeye karar veremedim fakat şu an çok pişmanım :P

İzleyiciler