Heyo heyo heyooo! Öncelikle heyo, evet. Heheh. Eşya olayı halloldu. Tabi bir konuyu bölümler halinde yazmazsam olmaz, o yüzden işte karşınızda "Sessizken Oturdum Mu Sandınız Cicim, Evi Kaldırıp Kopardım" bölüm 1 :D

Geçici olarak yanımızda kalan kardeşim Mart ayında aniden eve çıkmaya karar verdi. Bekarlık koltuklarımı ve kimi eşyalarımı ona vermeyi planladığımdan taşınma işimiz bayağı yorucu geçti. Daha önce yazmıştım, evlilik telaşına bir de mobilya alışverişi sıkıştırmak istememiştim. Ayrıca bekarlık eşyalarım da iyi durumdaydı. O yüzden evlenince mobilya almadım.

Fakat bu alınmayan ama lazım olan şeyler insanın kafasını meşgul ediyor. Yemek masası örneğin. Neyse kardeşim de tesadüf burada işe başlayıp eve eşya gerekince, herşey yerine oturdu. Koltukları, televizyonluğu, tencere tabak aklınıza ne gelirse verebileceklerimi kardeşime verdim. Aman ne ferahladım heheh. O da neredeyse hiç eşya masrafı yapmadı. Beyaz eşyalar dışında :P Ama bu sefer de evde bize oturacak yer kalmadı :) Ben de eşimin temelli dönüşünü bekleyemeyeceğimi farkettim ve uzun zamandır planladığım işlere koyuldum, iyi ki de yaz gelmeden buna biraz da mecbur olmuşum. 2 senedir kafamızı meşgul eden eşya işi sonunda halloldu.

Kardeşimin taşınmasının ardından kendimi Ikea'ya attım. Dön dolaş, gez bak, 2 senedir öyle çok da hoşumuza giden mobilyayı bulduğumuzu söyleyemeyeceğim. Bir de tabi kedi dostu koltuk almak durumunda olduğumuz artık belli olmuştu: Kedimiz koltukları tırmalıyor,oraya buraya atlıyor, çok çok pahalı bişeyler almayacağımız artık netleşmişti. Ve kılıfı (ucuza) değişen koltuklar almaya karar verdik.

Şubat sonu - Mart başı yağmurlu bir Cumartesi günü kahvemi koydum, yeni klasik müzik cdlerimi açtım ve mimar arkadaşımızın çizdiği planları buldum. Arkadaşım zamanında tüm odalarımızı ölçmüş, bilgisayar ortamına aktarıp planını çıkarmış ve türlü çeşit eşya yerleşim kombinasyonları önermişti. İçlerinden en hoşuma gideni seçtim. Ve seçtiğim yerleşimin aslında istediğim koltuklarla mümkün olabileceğini farkettim. Bizim salon biraz ufak arkadaşlar. Bir de balkon kapısının önüne eşya koyamıyorduk. Fakat ölçtüm biçtim ve orayı kullanmayı başardım.

Sonra alacağım eşyaların yerleşimini gözümde canlandırabilmek için yerlere kağıt bantlar yapıştırdım. Her şeyin yerini değiştirdiğim için bu biraz mecburi oldu. Koltuğu buraya koydum, kapı açılıyor mu, bakalım buradan pencereden ne görünüyor? Sehpa ile dizlerim arasında yeterli mesafe var mı? Evde bir akış var mı? Bunların hiçbirini evlilik öncesi alelacele yapamazdım, emin olun.

Tabii Ikea'nın şöyle bir güzelliği oluyor: Internette gördüğünüz ölçünün son ürün olarak evinize gelecek ürünle aynı olacağından emin oluyorsunuz. Veya rengin ya da tonun. Gıcık Modoko'da böyle bir garanti yok, ölçüyle mobilya yaptırsanız bile... Neyse internet ve katalog yardımıyla yerleşimi oluşturdum. Uzun süredir Ikea ürünlerinin review'larının yapıldığı Amerikan sitelerini inceliyordum: Hangi masanın cilası aslında ıslanınca kalkıyor, hangi koltukta hangi kumaş en kullanışlı, cat-friendly ürünler nelerdir, genel olarak beğenilmeyen ya da tutan ürünler hangileri? Gibi.

Kardeşim eve çıkmadan bir süre yerde o bantlarla yaşadık, fikre iyice alıştık. Sonra taşınma günü ben verebileceğim en iyi durumda olan ve onun evine sığan (tabii orada da bir temizlik, ölçme biçme süreci yaşandı, annecim çok yoruldu) ve istediği her şeyi evden çıkardım.

Ertesi haftasonu Ikea'da 2 kişinin (kardeşim ve ben) sürebileceği en uzun eşya trenini yarattık. Tren için bir sonraki yazı diyorum ve herkese sevgilerimi gönderiyorum
Bir-kii... Deneme sessss..

Blogger kapatıldığında çok sinirlendim. Zaten sinirlendiğim gündelik pek çok şeye bir de bu eklendi. Ve bende şöyle bir durum vardır: Eğer bir yasak varsa, bunun hayatımı nasıl etkilediğini görmek için önce bir bakarım, sinirimi iyice bir bilerim, öyle hemen yasağı delmem. Harbiden eksikliğini hissediyor insan. Herşeyden önce ofisten kimi yazılımcıların bloglarına giremez oldum, tam mobilya alacağım sırada ilham verici fotoğraflar baktığım dekorasyon bloglarından mahrum kaldım, sonra iletişim için kullandığım arkadaş bloglarına erişemedim, anne olmayı planladığım vakit diğer annelerden nasıl fikir alacağım diye hayıflanmaya başladım.

Şimdi tabii ben de artık giriyorum ancak herkesin üzerindeki bu ölü toprağı bende de mevcut. Gerçi Mart ve Nisan'ın ilk yarısını çok enerjik geçirdim. İki gündür evde mayıştığım için kış modundan hala çıkamadığımı söyleyecektim ama şimdi düşününce yorgunluğum ancak geçiyor.

Mobilya ve evdeki inşaat detaylarını yeni bir postta vermek üzere hoşçakalın diyorum. Hava mükemmel değil ama elimizde de bu var, napalım :) Bari kendimi bir dışarı atayım. Herkese iyi pazarlar...

İzleyiciler