Ağlamak İstiyorum

/
0 Comments
Ekrem'i verdik. Çok ağladı. Yalnız olduğu için sanırım. Beni veya E.'yi görmediği her an çılgınlar gibi bağırıyordu.

Ben yapamıyorum. Bir canlı orda cik cik bağırırken, onu küçük bir kutuya kapatıp ışığını elinden alıp sessiz kalmasını sağlamak bana çok acımasız geliyor. Çok güzel balkonu vardı, bi sürü güzel şeyi de.. Ama annesi ve arkadaşları yoktu işte orada. Didikleyebileceği bir toprak parçası. Falan...

Öylesine tatlıydı ki. Bize alıştıktan sonra, kucağımızda mırıl mırıl sesler çıkarırdı. Kahvaltı ederken, bizi koltuğun tepesinde izlemeyi ve o sırada salatalık didiklemeyi severdi. Koynumda, boynumun sıcak yerinde uzanmayı. Hemen kucağımıza gelir olmuştu, hop diye atlıyordu. Bizi görmeyince de, "hemen buraya gel, nereye gittin ya nerdesiiin" kıvamında arkamızdan seslenirdi.

3ümüz koltukta bir uyku çekmiştik ki geçen gün. Masal gibi... E. bu hafta şehir dışında olacağından, dün akşam artık Ekrem'in bağırtıları beni attırınca götürmemin en uygun çözüm olacağını söyledi. Bu hafta tüm toplantılarda aklımın onda olacağı, her sabah mütemadiyen ondan ayrılamayacağım için işe geç kalacağım düşüncesi, arkamdan kaç saat ağlar, komşular çok rahatsız olurlar mı sabahın 7sinde bu zibidi bağrınmaya başlayınca... Bunları düşünmek bile beni çok üzdü. Gittim götürdüm. E.'ın da gazına geldim. Şimdi gidip ağlamak istiyorum. Onun tatlı mıkırdanan sesi kulaklarımdan gitmiyor.

Not: Çok bağırdığı anı bir videoya çekmiştim de, biraz önce izledim, hakkaten gene kafam kaldırmadı eşşeği yaa. Olum bi sessiz olamadın hayret bişey, en yüksek perdeden çığırtmaya ne gerek var...Aşağıda videosu. Böyle en bağrındığı zamanlarda, hiç susmadan yarım saat bağırdığını düşünün. Yazık kuzuma yaa...




You may also like

Hiç yorum yok:

İzleyiciler