Yaklaşık 3 hafta önce tutmaya başladığım notlarımı hızlıca sizinle de paylaşmak istedim. Elimdekilerin tümünü yayınlayınca "kasetten canlı" yerine canlı yayına geçebiliriz diye düşünüyorum :)

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Zaman gerçekten hızlı geçiyor. Ama bazen de hiç geçmiyor :) Neredeyse 3 aylık olduğumu düşününce, "vay" diyorum, bu sürekli önüme koyduğum "tehlikeli zamanlar bitsin de bi" eşiğine çok yaklaştım. Ama tabii ben kendimi bilirim. O bitince önüme başka bir eşik koyacağım, zaten doktorumun dediği gibi, "bundan sonrası hep beklemek"..

Geçen haftaları şöyle bir özetlersem... Temmuz'da Bodrum'daydım. Sabırsız ve aceleci bir insan olduğum için, bebek konusunda "hadi" dedikten sonra, sadece birkaç deneme bile, bende "hah şimdi bi de tedavi mi göreceğiz" hissi yaratmıştı. Ama bir yandan da yaşım gereği (34) olayın her yola girebileceğini düşünerek, etrafımda pek kimseye de planlarımızdan bahsetmemiştim. Neme lazım, eğer tedavi yolu görünürse, en azından zaman kazanacağımı düşünüyordum. Ama işte, tatlı bir can sıkıntısı içerisinde, kuzenimle denizde yüzerken, ona endişelerimden bahsettim. Bizi neyin beklediğini bilmiyorduk ve ne kadar süreceğini bilememek beni endişelendiriyordu. Hah işte, ben o sırada zaten hamileymişim.

Tabii bunu bilmek için henüz çok erkendi, ve ben kaçamaklarla dolu bir Bodrum (nasıl oluyorsa o :P ) tatili geçirmekteydim. Bolca bira, midye dolmalar ve sigara püfürdetmeler. Yine de bir an için şüphelendim! Zira 3 senedir gittiğimiz Bodrum'da 3 senedir aynı olan bizim kafedeki o hamburger, bu sefer benim aklımı başımdan alıyordu. Bir kez aklıma düşerse de yemek zorundaydım, ötesi yoktu! Ki bu benim için hiç de normal bir yeme stili değildir...

Neyse Bodrum'dan döndüm, sonra bayram geçti. Gene bir uyku ve yeme hali. Evdeyim ve yalnızım. 4 gün kadar geciktim ama hala ihtimal vermiyor üstüne bir de kendimi acayip enerjik hissediyorum. Kalktım, koşuya çıktım. Maksat gecikmeye bir hal çaresi bulmak. Bir de Allahım nasıl koşuyorum benim için normal değil. Herhalde Bodrum'da nefesim açıldı falan diyorum. Sonra bir de arabayı vurdum aynı gece. Baktım bu enerji hali ve koşmalarla olacak gibi değil, zira enerji patlamasıyla arabayı vurmuş sayılırım, bir test aldım. Hani derler ya, silik çizgiye de dikkat edin falan, alakası yok, 3 saniye içinde kocca pembe çizgi marker'la çizilmiş gibi çıktı diğerinin yanında.

1-2 gün geçti, hala eşime nasıl söyleyeceğimi bulamamıştım. Çok neşeli ama bir yandan da rahatlamış hissediyordum. E bu yaşta vücudum yüzümü kara çıkarmamıştı :P Sonunda dayanamadım, telefondan testin fotoğrafını yollayıverdim, erken evlilik yıldönümü hediyesi olarak. Eşimin tepkisini unutamayacağım, telefonda şok, şaşkınlık ve gözyaşları ile kalakaldı. 

Neyse ben nereden duyduysam hemen bir doktora gitmem gerektiğini düşünüyordum, belki de bekleyebilirmişim biraz daha. Kalktım o haftasonuna bir randevu aldım. Tabii kuzenlerim, arkadaşlarıma da çaktırmadan doktor ismi soruyordum, kendi doktorumdan (kadın) pek memnun değildim. Rasgele seçtiğim bir hekime giderim, sonra duruma bakarız diyordum. Adam da doçent çıkmaz mı... O konular sonra.

Doktora gideceğim sabah hafif bir renkli "spotting" yaşadım. Ben o kadar cahilim ki o sırada, "aa herhalde normal bişey bu" falan diyorum. Sonra gittim doktora, işte daha erken aslında, ama bir bakalım, bişey görebilecek miyiz dedi. Netekim o aşamada sadece gebelik kesesini gördü. İçinde henüz bişey yoktu. Böyle olunca, eh tamam hamilesin kan testine gerek yok ama, içerde bebek görene kadar da tam bir şey söyleyemiyorum deyiverdi. Renkli zımbırtıyı da ne kadar hafif olursa olsun düşük tehdidi olarak algıladıklarını, o yüzden 2 gün yatmam gerektiğini, devam etmezse işe gidebileceğimi söyleyince, ben daha iyi haberi kimseyle paylaşamadan beklemelere başladım.

Evde yatmak çok sıkıcıydı tabii. Güzel haberi kimselerle paylaşamıyordum çünkü ne olacağını bilmiyordum. Yattım, döndüm yuvarlandım. Tabii bir yandan da içten içe seviniyorum, bebeğim olacak, bu "spotting"in devamı da olmayacak şeklinde tatlı bir pozitif düşünce balonu.

Neyse ki o birkaç damlanın devamı gelmedi. Eşim bir hafta daha yoktu, The Bing Bang Theory’e sardım ben. Tam 3 sezon üstüste, çok iyi geldi. Peşi sıra da bir sezon Project Runway. Ah o Tim Gunn’ın “Make it work!” deyişi, benim için tam bir terapi.

Devamı gelecek...

İzleyiciler