Bu kadar olan biten varken yazmak çok zor.. Çok saçma. Hayatımız devam ediyor ama nasıl bir hayat bu, uzakta veya yakında depremlerden göz göre hep aynı dramlar yaşanırken, gencecik çocuklar daha gözlerini açamadan şehit olurken, küçücük kızlar toplu fiziksel ve tekrar tekrar ruhsal tecavüze maruz kalırlarken ve bunların hepsi bizim de başımıza her an gelebilecekken. Yazmak çok istiyorum, yazamıyorum ama...

Yeter! Gerçekten yeter! Etlerim burum burum yaşıyorum. İçerden kıvrım kıvrım acı içerisindeyim. Kapana kısılmışlık beni delirtiyor. Birşey yapamamak beni delirtiyor. Hepimiz toptan bu kadar nasıl aptal olabiliriz ve bize bunların yapılmasına nasıl izin verebiliriz? İnanamıyorum.

Bu burum burum olma hissi çok acayip, bilinçaltım acı hissetmediğimi farkettiğinde zorla acıyı geri getiriyor. Konuyu düşündürüyor. Üzerine çalışmamı istiyor iç dünyam ama bu çalışıp da ilerlenecek gibi bir konu değil ki.... Hayatın çıplaklığı, yalnızlığı, naifliği ve bir an varolup bir an varolmama durumu; eğer buysa çalışmam gereken beceremiyorum. Ölümlülükse kabullenmem gereken ve içe bu yüzden döndüysem şu günlerde, yapabildiğimi söyleyemem. Ben onun yerine evime pek de güvenmediğimi farkediyor ve yeni ev arayışlarına falan giriyorum. Bir teknik ekip bana bu bina sağlamdır diyene kadar beynimin bas bas aksini söyleyenlerin hepsine bağırdığını görüyorum. Tabii yüzlerine bağıramıyorum, siz nerden biliyorsunuz, kime göre neye göre sağlam diyemiyorum...

Eğer çalışmam ve sakince kabullenmem gereken bu dünya düzeninin hep böyle olageldiği, değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmem gerektiği ise, 1000 yıl önce de insanların dünyanın iğrenç bir yere dönüştüğünü konuştuğu durumuysa... Gerçekten çok zorlanıyorum.

İzleyiciler