Son yazımı yazarken ne kadar yorgun ve sıkılmış olduğumu hatırlıyorum da... Üzerine bir de hastalık kapmış olduğum ortaya çıktı tabi, daha sonradan. Hem grip öncesi yorgunluk, sinir bozukluğu hem de üst üste gelen hastalıklar insanı çileden çıkarabiliyor. Bir önceki tatilimizin de Kaş'ta 9 gün benzer şekilde acil servis & hastane & ilaçlar içinde geçtiğini hatırlamak ve buna sebep olan nedir diye eşim için endişe duymak çok üzücüydü. O yüzden son yazımdaki ruh halimi mazur görürsünüz diye düşünüyorum.

Şimdi çok şükür ki iyiyiz. Gripleri geçirdik, eşimin bu arada insülin direnci olduğu ortaya çıktı. Son yıllarda aldığı 15 kilonun vücudunu yıprattığı ve bunu acil vermesi gerektiğini ama onun dışında korkutucu bir durumu olmadığını öğrendik. Çok şükür...

Son yazı sonrası tabii ki yatağa gömülüp Roma'ya sırtımı dönmedim :) Hatta oldukça güzel ve neşeli bir gün geçirdik, ne mutlu ki canım sevgilim de aldığı ilaçlar sayesinde kendine gelebildi. Detayları daha sonradan paylaşmak, şöyle sindire sindire Roma tecrübelerimizi yazmak istiyorum. Tabii organize edilmesi gereken fotoğraflar, yazılması gereken bir jurnal de beni bekliyor.

Ofiste yapılacak işler de dağ gibi. Akşamları mesaiye kalmak bir seçenek, eve gelip gezi yazılarını düzenlemek... Şirketteki salonda spora kalmak, eve gelip yemek yapmak. Hava güzelleştikçe gezip tozmak, ... Bunun karşısına koyacak bişey bulamadım :) Sanırım havalar iyileştikçe kazanan belli olacak :) Sevgiler...
...duygular icerisindeyim. Bu postu su an Roma'daki bir otel odasindan, yarim yamalak ceken internet uzerinden yaziyorum. Roma'dan nefret etmek istiyorum, birilerini cezalandirmak istiyorum. 3 gunu harika gecen tatilimizin, son 5 saatinin kabus gibi olmasi inanilmaz. Esimin gribi duzelmeyince, isin kotusu atesi cikip, oksurugu azinca hastaneye gitmenin en dogrusu olacagini, sadece bir antibiyotik yazip bizi birakacaklarini dusunmekle ne kadar hata etmisim.
Tam 2,5 saat bir İtalyan hastanesinin acilinde bekleme odasinda bankoda oturup, gelen her ambulansin onumuze gecebilecek bir hasta olmasindan endiselenmek, 2,5 saatin son yarim saatinde artik sinirlerin bozulup, kimse sana ingilizce yanit vermedigi icin kendini kucuk dusmus hissedip aglamaya baslamak igrencti. Aglamaya baslayinca sinir bozukluguyla kendini durduramamak igrencti. Esinin bir hemsire tarafindan defalarca 'hayir su an siradaki hasta siz degilsiniz' cevabini aldigini duymak igtencti. Dil skntisi yuzunden iceri alinmadigini dusunmek igggrencti. Uzun sure ulkemin dogusunda dili anlasilamayip bakilamayan insanlari dusundum, cocugunu 5 hastane kucaginda gezdiren insanlari dusundum.
Bu arada tek biz degil, hastalar ziyan zebil gibi, hepsi bekliyor, İtalyanlar da, bunu farkettim sonradan. Koca acile bakan 2 doktor, sessizce sirasini bekleyen cingar cikarmayan insanciklar vardi.
Su an bu sehirden nefret ediyorum. Yarin tum gun gezebilecekken arkami donup otel odasinda uyumak, uyumak istiyorum, hic umursamamak. Lanet olasi İtalya'ya da bir daha asla gelmek istemiyorum. Ve yarina kadar bu duygularim degissin, degissin ki ne esimin ne kendimin burnundan getirmeyeyim istiyorum. Ama o anlari dusundukce tek aklima gelen yine yine aglamak oluyor.
Lutfen, sabaha biraz duzelsem olmaz mi.... BlogBooster-The most productive way for mobile blogging. BlogBooster is a multi-service blog editor for iPhone, Android, WebOs and your desktop

İzleyiciler