Fotoğraf kardeşimin albümünden. 6 aylığına bir staj programı için gittiği Hindistan'dan. Belki o çekmiştir, belki de İspanyol, Arjantinli ya da Fransız ev arkadaşlarından biri. Kim çektiyse bence güzel çekmiş. İnek size de gökten iniyormuş gibi görünmüyor mu burada :) Kimbilir hangi kutsal işini halledip yavaş yavaş iniyor merdivenlerden...
Kardeşimin bu tapınağa gittiğini hatırlıyorum. Ertesinde Skype'ta uzun uzun konuşabilmiştik. Uzun zorlu yolculuklar, bitmeyen merdiven çıkmalar ve tapınakların içindeki taşkın kalabalıkların onu yorduğunu anlatmıştı. Ne macera...
Hala böyle bir maceram olmadı... 6 ay Hindistan. Kıskanmamak elde değil :)

Bu sefer sözleri de okumanız gerekecek.. Şarkıyı dinlediğinizi zaten umuyorum. Son zamanlarda kasvetli ofisimde, dışarıya bakacak lanet olası bir pencere dahi yokken, bu şarkıyı mp3 çalarımda açmış kendimi uzaklara bakarken buluyorum. İki jaluzi arasından sızacak bir parça hayat arıyor gözlerim. Ancak tek bulabildikleri, binalar ve daha da fazla binalar oluyor.

Eşim yok. 6 ay kadar. Askerlik gibi değil mi... Ama değil. İş için gitti kocam. Yalnızım ama aslında fiziksel olarak yalnız değilim. Kardeşim ve eşimin kardeşi de bizim evde. Bir süreliğine...

Şarkıyı çalmaya başlayabilirsiniz şimdi bence. Eğer henüz başlamadıysanız. Ben de dinliyorum şu an. Tık tık tık tık... Tık tık tık tık... Goddamn this dusty room... Dave Grohl'un seslendirdiği gelmiş geçmiş en güzel lanet okumayı duyduk işte hep birlikte. Ne içten söyledi.

You were not alone, dear loneliness...You forgot but I remember this.

Sürekli ondan bahsederek bir boşluğu doldurmaya çalıştığımın farkındayım. Çünkü telefon ve skype ve emailler, üzgünüm ama yeterli değil. Nasıl olabilir ki ya da. Cuma gecesi arkadaşlarımın beni götürdüğü küçük balıkçıda, ikinci duble rakıdan sonra yaptığım en patetik hareketlerden biri kocam ve kendi ismimi duvara yazıp kalp içine almak oldu. Aslında tüm Cuma işte bu şarkıyı kendine fon yaparak geçmişti.

Bir miktar içtikten sonra mutlu bir çiftle birlikte geziyor olmak içinizi sızlatabiliyor ve iğrenç hissediyorsunuz utançtan. Hemen kafamı öne eğdim. Bir miktar rakı daha işe yarayabilir gibi gelmişti. Sanırım pek olmadı.

Zamanın çabuk geçmesi için neler yapıyorduk, hatırlamaya çalışıyorum. Ama sonra, tam ben bunu düşünürken zaman hiç geçmiyor. İşte o anda, o anlarda, yani uzay-zaman eksenini yırtmak isteyecek kadar sinirliyken ve ama elimden hiç bir şey gelmezken ben, bu şarkı çok iyi geliyor.

You'll dream about somewhere. A smoke will fill the air... Blogumu okumadığını bildiğim için söyleyebilirim sanırım: Geçen Cuma kaçamak sigara içtim. Ah bana kızmana bayılıyorum. Öyle ciddi oluyorsun ki sigara yüzünden bana kızarken. Ciddiliğini hep kırmaya çalışıyorum ama hiç bozmuyorsun yüzündeki ifadeyi.

I am not alone, dear loneliness. I forgot that I remember this... Böyle yalnız ve beklemede olmak, tuhaf bir his uyandırıyor bende. Yani sürekli birşeyi hatırlamanız gerektiğini unutmaya çalışmanız gibi bir his. Eve gittiğimde evde olmadığını hatırlamam gerektiğini unutmak istiyorum. Gibi.

Bazen ofiste kafamı kaldırıyorum. Dışarı bakacak bir pencere bile olmuyor. İşte o zaman, kendimi şarkıda Grohl'un anlattığı gibi tozlu bir odada hayal ediyorum. Kötü bir motel odasında. Sıcak bir öğleden sonra güneşi sızıyor içeri. Kafamın içindeki odada yatağa uzanıyorum, başucumda yanan bir sigara var. Diyorum ki kendi kendime, "Ben neyi hatırlamaya çalışıyordum? Damn"



Stranger Things Have Happened - Foo Fighters
By: Dave Grohl - David Eric
Goddamn this dusty room
This hazy afternoon
I'm breathing in this silence
Like never before

This feeling that I get
This one last cigarette
As I lay awake
And wait for you to come through the door

Oh maybe maybe maybe
I can share it with you
I behave I behave I behave
So I can share it with you

You were not alone
Dear loneliness
You forgot
But I remembered this
Oh stranger stranger
Stranger things have happened, I know

I'm not alone
Dear loneliness
I forgot
That I remembered this
Oh stranger stranger
Stranger things have happened, I know

We'll dream about somewhere
Our smoke will fill the air
As I lay awake and wait
For you to walk out that door
I can change I can change I can change
But who do you want me to be
I'm the same I'm the same I'm the same
What do you want me to be

You were not alone
Dear loneliness
You forgot
But I remembered this
Oh stranger stranger
Stranger things have happened, I know

I'm not alone
Dear loneliness
I forgot
That I remembered this
You were not alone
Dear loneliness
You forgot
But I remembered this
Oh stranger stranger
Stranger things have happened, I know

Pst: Gece gece bütün sitelere mahkeme kararı aldırmış kapatmışlar. Yutup linki verdim ben de, üzgünüm.
Bu şarkının çeşitli versiyonlarına 90'larda hepimiz aşinaydık. Ancak Patti Smith'ten şarkının orijinalini dinlediğimde, taşıdığı tansiyona inanamadım. Şarkının aynı anda hem kızgın hem hüzünlü hissettirmesini seviyorum, akıp giden ve çok kadınsı bir tutku barındırıyor içinde. Ve bu duyguların eylemci ve punkçı bir kadından bize geliyor olması da çok hoşuma gidiyor...

Ayrıca piyano ile çalınabilecek en kült ve keyifli şarkılardan biri olduğunu düşünüyorum. Kadın yapmış yahu...




















Yeni yıla eşimin ailesi ile İskenderun'da girdik. Bu yıl ne Aralık başındaki doğum günümü ne de yeni yılın gelişini idrak edebildim. Doğum günümde kendime bir uçak bileti hediye ettim . (Kasım'da aldığım bir çift çizme ve şimdi ne olduklarını hatırlayamadığım ama kesinlikle doğum günüm olduğu için para harcama izni kullanarak aldığım bazı kıyafetler dışında) 6 aylığına evimizden uzakta olacak eşimin yanına ilk kez gitmek için aldım bileti. Gidişim stresli oldu, hava kötüydü. Yine de bir haftasonu için de olsa birlikte olabilmek çok iyi geldi. Onun yeni "bekar" evinde, kaçamak gibi...

Yılbaşı içinse bu sefer eşimin memleketinde buluştuk. Kayınvalidemler sağolsunlar, bizi çok rahat ettirdiler. 31 Aralık günü, çarşıda gezerken meşhur Petek Pastanesi'nde bir şeyler içmeye karar verdik. Ancak pastaneye gittiğimizde, o gün servisin yapılmadığını gördük. Çünkü tüm pastane, yılbaşı pastalarıyla doluydu!

Her masanın üzeri, her dolabın içi, birbirinden farklı ve rengarenk pastalarla dolmuş taşmıştı. Ben tabii ki çıldırdım. Kelimenin tam anlamıyla kendimi kaybettim. Dakikalarca oradan oraya koşturduktan sonra, nefes alıp fotoğraf çekmeye karar verdim. Her zamanki gibi hazırlıksızdım o yüzden yine cep telefonuna talim etmek zorunda kaldım. Sanırım o an, yeni bir yıla giriyor olmanın heyecanını kısa bir süreliğine de olsa hissettim...

Ahh o pastalar. Evde büyük bir kutlama hazırlığı olmamasına rağmen dayanamayıp o güzellerden birini satın aldım. Eve onlardan biri yanımda olmadan dönmek istemedim çünkü... İyi ki de almışız, çocuklar da süslemelerine bayıldı ve gece sonunda çocuklar + ben tombala masasında elimizdeki birer şekerlemeyi kemiriyorduk...

Pastane çalışanlarına şakayla karışık falan değil, gayet ciddi, bize de öğretsenize bu işi dedim. Adamlar güldü, ahh hanımefendi keşke biz bir tanesini bile yapabilsek dediler. Meğer Petek Pastanesi'nin pasta ustalarından biri İstanbul biri Ankara'dan "transfer" edilmişler. İyi bir maaşa artı olarak ev kirası, cep telefonu ve faturası vs vs gibi ekstraları karşılanıyormuş. Çok zor ve özen isteyen bir iş dediler.

Sonraki günlerde de Petek Pastanesi'ne çeşitli ziyaretler yaptım. Birinde toplam 2 tabak karışık tatlıyı birden test etmeye çalıştım. Şöbiyet, fıstıklı sarma, kuru baklava, halep sarması... Gözlerim yuvalarından uğrayabilirdi ancak dedim ki kızım, an bu andır. Boşver kiloları. Tatlıların hepsi güzeldi. Özellikle halep sarması, hem ofiste hem de evde kapışıldı. Çevrede yaşayanlar mutlaka biliyorlardır ama ilk kez ziyaret edenler için, Petek Pastanesi'ni kesinlikle tavsiye ederim.

Not: Künefe için diğer yazıyı bekleyin...

İzleyiciler