Heidi

/
3 Comments


Bambaşka bir yazı vardı aklımda. Ama tabii ki yine ve yine, olan ve biten, aktüel olan değil; arkasında bıraktığı duygusal tortu benim için daha ilgi çekici oldu. Yine ona odaklandım. Ve yine onu yazacağım :)

Nereden başlayacaktım, onu anlatayım önce: Meg Ryan gelmiş ya. Estetikleri kötü görünüyordu. Bu ameliyatların kadınları nelere dönüştürdüğünü düşünüyordum, Singapurlu bir arkadaşımın facebook sayfasını karıştırırken az önce, Meg Ryan'a baktıktan sonra. Fotolardaki Singapurlu kadınlar 45-50 arası, tamamen ütülenmiş gibiler bu fotolarda, yine de fotoların altındaki yorumlar "Botox'a ihtiyacım var" modunda, arkadaşım bir düğüne gitmiş orada çekilmiş.

Oradan aklıma Heidi Montag geldi. Bu kızcağız, bir TV karakteri. MTV'nin bir reality show'unda varolmuş, biraz müzik yapmayı denemiş biri. Bu kız da son günlerde geçirdiği seri estetik ameliyatlarla kendini bir nesneye dönüştürme çabası içinde; henüz 23 yaşında..

Kıza duyduğum tek ama tek samimiyet ismi yüzündendi, eskiden. Bunu düşündüm kafamda yazıyı çevirirken. Sonra işte orada, duygu alemlerine daldım...

Samimiyetim yarı adaş olduğumuz için belki de :) Adım Heidi değil, fakat neredeyse olacakmış. İşte burada babamın hikayesine geçiyoruz..

Babam genç bir oğlanken Heidi romanını okuduğunu anlatmıştı. Kitabı okumuş, tabii çok sevmiş. Aynı benim gibi, kızarmış peynir burnunda tütmüş. Sonra 18-19 yaşında, İsviçre'de yaşayan bir mektup arkadaşı olmuş. Arkadaşı babama Alpler'den bahseder, babam mektupları okur okur gözünde canlandırmaya çalışırmış. İşte o zaman karar vermiş; kızım olsun, Heidi gibi kırmızı yanaklı olsun, adı da Heidi olsun demiş.

Tabii babam aynı benim gibi bir hayalperest olduğundan, nüfus kanunu falan umurunda değilmiş. Yıllar sonra ben doğmuşum. Bilmiyorum babam gidip bir nüfus memuru ile adımın Heidi olması için didişti mi. Ama ben hep kırmızı yanaklıydım, hep komik takma isimlerim oldu, her takma isim sohbeti açıldığında da babam aynı Heidi gibi bir kız çocuğu dilediğini hep anlattı.

O yüzden şu an bence mükemmel bir isim taşısam da -egoya gel- Heidi ismi ile nedense hep bir duygusal bağım oldu. O gıcık kadından da şu güzelim anektodun başında o yüzden bahsettim.

Bu konu yıllar içerisinde ara ara yine karşıma çıktı. Birbirinden alakasız insanlar beni çizgi filmdekine benzettiler. Hiçbir şeyden haberi olmayan eski patronum, şu an kendisine olan kızgınlıklarımı hala taşıdığımdan birşey hissetmesem de, bir zamanlar baba gibiydi, beni yanına çağırmıştı bir gün. Kısa kestirdiğim saçlarım için "Yakışmış" dedi, "Heidi'ye benzemişsin".

Babannem son zamanlarda iyice yaşlandı, ne zaman beni görse "Sen çocukken öyle neşeli bir çocuktun ki, hep gülerdin hep, şimdi o kadar neşeli değilsin" diye hayıflanıyor. Belki de birilerinin yanında çok çok neşeli olmak artık tuhaf kaçıyor, bilemiyorum bir filtre var gibi. Neşe biraz kapalı kapılar ardında mahrem yaşanıyor sanki bu yaşta. Eşimi de beni umarsız ve çocukça bir neşeye boğduğu için seviyorum bir açıdan.. Ve kendisi de öyle olduğu için. Evde ne kadar gerizekalı olduğumuzu görseniz, inanamazsınız :D

Yazı da buraya bağlandı. Gene aklımda olmayan bir şekil. Çağrışımın gücüne bayılıyorum :)

Not: Pek de bağlayamamışız ama, idare ediniz okurlar


You may also like

3 yorum:

kirazzade dedi ki...

Heidi'ye bayılırım. Saflığına, temizliğine, eteğine, yanaklarına... :) Ben de bloğumdan Heidi ile ilgili bir yazı yazmak üzereyken siz yazmışsınız :) Ben erteleyeyeim madem :) Sizi de merak ettim valla, Heidi'ye benzediğinizi söylediğiniz için :)

marieantonia dedi ki...

Birilerinin yanında çok çok neşeli olmak tuhaf kaçmasın lütfen! Ben seninle Koçtaş'tan ampul satın alırken dansetmeye bayılıyorum :))

Yazmak iyidir... dedi ki...

Aslında Heidi'ye benzemiyorum. En azından uzun zamandır kimse bunu ima etmiyor. İma ettikleri zamanlarda da benzediğimi düşünmezdim, hmm kırmızı yanak kısmı dışında. Durmaksızın kızaran gıcık yanaklar.
Aslında babamın kızı olduğumu yazmak istemiştim, Heidi bir araç oldu sadece...

İzleyiciler