Tam Kararında Tuzlu Kahve

/
0 Comments

Tatlı tuzlu karışımlarını oldum olası mı seviyordum, yoksa ille de Çin yemeği yiyeyim diye uğraştığımdan mı alıştım bilemiyorum. İkea'nın İsveç köftesine reçel koydurmaya bayılırım. Çin restoranlarındaki tatlı ekşi soslu tavuk favorilerimdendir. Hele de içindeki ananaslar yok mu. Yemeğin ortasında birden patlayan sulu meyve tadı, beni benden alıyor.

Bazıları yemekte şekerli tatları sevmez. Bu yüzden Çin yemeği deneyip nefret eden çok arkadaşım var. Diyecek birşey yok, saygı duyuyorum.

Aslında Türk yemek kültürü tatlı tuzlu karışımlara çok açık. En basiti, içinde kuş üzümü olan bir sürü yemeğimiz var, yaprak sarması, hamsili pilav vs... Osmanlı tariflerini yeniden hayata geçiren Asitane'nin menülerini incelediğimizde de, kuru meyvelerin kışın, taze meyvelerin de yazın yemeklerde sıklıkla kullanıldığını görüyoruz. Mesela hala tadamadığım kavun dolması da bunlardan biri...

Tabii çikolatalı tatlı yapanların (özellikle de Jamie Oliver'ın) şöyle cömertçe bir miktar tuzu tarife ekledikleri de aşina olduğumuz bir konu.

Tayland'da da çoğu sos bir şekilde tatlımsı idi. Örneğin tavukları buladıkları kırmızı bir sos var, ki adını bilmiyorum, hem acı hem şekerli, yedikçe yediriyor insana. Böyle böyle, ben Tayland'da gördüğüm her şeyi yer oldum. Sokak tezgahlarını bırakıp da gezmeyi nasıl başardım, şaşıyorum :)

İşte bir akşam Chiang Mai şehrinde akşam pazarında gezerken, Starbucks'ta bir afiş gördüm: Tuzlu karamel mocha... Gezdim tozdum, aklımdan çıkaramadım bu içeceği. Mutlaka denemem gerekiyordu. Neyse sonunda iki arada bir derede, eşimin Tayland'da Starbucks'a giriyor olmamı kınayan bakışlarından saklanarak gittim aldım. Allahım, bu nasıl bir lezzet. Tuzu zaten algılamıyorsunuz, ama o yoğun baygın karamel tadını tuz tek başına ayağa kaldırmış, Hussein Bolt gibi koşturuyor mübarek. Ağzınızdaki içecek lezzet rekorlarına koşuyor, resmen damağınız çatlayacakmış gibi oluyor.

Tabii ben hem o an neşeden coşuyor, hem de Türkiye'de bu içeceğin olmadığını bildiğimden hüzünlerden hüzünlere savruluyordum. Zaten seyahat ederken yediğim her güzel yiyecekte, gördüğüm her manzarada (bunu da yazıyım da, gezerken sadece yemek yediğim zannedilmesin :P ) aynı şeyi hissederim: Patlayan bir coşku ve onun hemen ardından gelen savuşturmaya çalıştığım bir hüzün.

Tabii sonra eve döndük. Gel zaman git zaman, Caribou Coffee'nin önündeki bir ilan beni yerimden hoplattı: Tuzlu karamel mocha çıkarmışlardı. Bildiğiniz topuklarım popoma vurarak koştum bir tane almaya. Kasiyere heyecanla siparişimi şöylediğimde beni şöyle bir süzdü, "Emin misiniz?" dedi. "E eveet" deyince, "Yani hani tuzlu ya, ondan sordum" dedi :) Tanrııım, burada da mı.. "O içeceği hiç denedin mi sen" bakışı atarak adama, kararımın kesin olduğunu söyledim. Ve evet, evet bu benim bayıldığım tadın aynısıydı. Mutluluktan o an yığıldığım koltuklarda ne kadar zaman oturdum bilemiyorum.

Her güzel şeyin bir sonu olduğunu söylememe gerek var mı şu an?!. Geçenlerde ofisin yakınında yeni açılan Caribou'ya, kızları da toplayarak, peşimden sürükleyerek gittim ve... Hayalkırıklığı. Devam etmeyen ürün. Sezon ürünü. Yılbaşı şeysi... Resmen gözümden bir damla yaş süzüldü gizlice... Soğuktan dedim, elimde garip bir aromalı kahvemle ofise geri yürürken kızlara...

Bir sonraki buluşmamıza kadar, hoşçakal tuzlu karamel mocha...


You may also like

Hiç yorum yok:

İzleyiciler